Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2003) > Türkiye Ekonomi > Altyapı yatırımları sırtımızdaki kambur olmaktan nasıl kurtulur?
Türkiye Ekonomi
Altyapı yatırımları sırtımızdaki kambur olmaktan nasıl kurtulur?
Candan Karlıtekin
BUGÜNLERDE İstanbul’un iki yakasını bir kere daha biraraya getirmek üzere demiryolu tüp geçidi, üçüncü asma köprü ya da her ikisinin birlikte düşünüldüğü alternatifler yeniden tartışılıyor. Aslında mesele, ekonomik açıdan bakıldığında, sadece Boğaz geçişi ile sınırlandırılamayacak kadar geniş bir alanı kapsıyor. Altyapı yatırımlarının tümü için geçerli bir darboğazın aşılması konunun odak noktasında yer alıyor. Ben bu darboğazı altyapı yatırımlarına münhasıran finansman temini değil, uygun koşullu finansman temini şeklinde ifade etmekten yanayım.
Altyapı yatırımları işin doğası gereği uzun vadeli bir perspektifi haiz yatırımlar olup iktisadi gelişim ve büyümenin altlığıdır. Altyapı yatırımları ülkemizde bugüne kadar gerek merkezi yönetimler, gerekse mahalli idareler marifetiyle devlet tarafından yapıldı ve finanse edildi. Denizin bitmediği dönemlerde uygulanan bu model politikacısından bürokratına, müteahhidinden yabancı tedarikçisine kadar herkesin kolayına ve işine geldi. Hatta denizi bitiren de kamu otoritelerinin bu kaynak yönetme modelinin ta kendisiydi desek abartmış olmayız.
Neydi buradaki sorun? Tabii ki kaynak sorunu değil, organizasyon sorunuydu belimizi büken. Bir daha seçilememe ihtimaliyle kendi yönetimi zamanında mümkün olduğunca fazla imkanı ve imtiyazı birilerine nikahlama mantığında olan politikacılar ile onların suç ortakları bürokratlar ve müteahhitler üzerine kitap yazılsa ciltlerini kütüphaneler almaz. Ferden ferda ülkeyi batırma gibi bir amaçları olmasa da hepsinin eylemlerinin bileşkesi ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi.
Peki buradan kurtuluş nasıl mümkün olabilir? Bize altyapı yatırımlarındaki darboğazı aştıracak aktörlerimizi tanımlayıp, senaryomuzu yazmakla işe koyulalım. İşte bizim reçetemiz:
 
Yeni Politikacılar
Amaçları hizmet olup, bir işin kimin tarafından nasıl ve ne şartlarda yapılacağına kafa yormaktan ve tilkilerin kuyruklarının birbirine değmeden nasıl harman dalı oynayacağını düşünmekten ziyade işlerin/projelerin uygun şartlar dahilinde bizzat yapılmasından yana olan, eski model tahtında çalışmış bulunan eski politikacıların uğradığı itibar kaybından ibret alan mutemet kişiler.
 
Yeni Bürokratlar
Bir yerlere gelmek için liyakati ve vakarından başka hiçbir şeyi bulunmayan ve yukarıda tanımladığımız çerçeveye dahil ‘Yeni Politikacılar’ tarafından fark edilebilen ve görevlendirilen millete hizmet ehli.
 
Yeni Müteahhitler
Millete musallat olmak yerine, kurduğu hantal, yönetilemez ve zarar üreten şirketlerine çeki düzen vermeyi samimiyetle deneyen ve bunu beceren, doğrudan kamudan iş almak yerine aynı işleri Konsorsiyum üyesi olarak daha çok etkinlik ve verimlilik dairesinde yapan, yeni işvereni olarak Altyapı Yatırım Fonu tüzel kişiliğini bilen yapımcılar.
 
Konsorsiyumlar
Başta yapılacak iş ile ilgili birikimi olan müteahhit ya da müteahhitler olmak üzere, Mühendislik/ Müşavirlik firmaları, kurumsal finansman işlerine vakıf yatırım bankası ve/veya finansman firmaları ile ehliyetli hukuk bürolarından müteşekkil firma grupları. Konsorsiyumlar, kamu otoritelerinin açacağı imtiyaz ihalelerine teklif vermek maksadıyla kolayca oluşturulabilen, birçok ihale için aynı şirket portföyü ile boy gösterebilirken, gerektiğinde üye kompozisyonunu farklılaştırabilen işbirliği birimleridir. Konsorsiyumlar elde ettikleri imtiyazı fonlayabilmek için hesaplarını çok iyi yapmış olarak yeni Altyapı Yatırım Fonları’nı kurarlar, ya da kurulmuş bulunanları idare eden fon yönetimlerine görücüye çıkarlar.
 
Altyapı Yatırım Fonları
Sermaye Piyasası Kurulu izni ve gözetimiyle kurulan ve işletilen, iç ve dış finans piyasalarından temin ettiği fonları Konsorsiyumların uhdesinde kalmış ve hesabı netleşmiş projelere tahsis eden ya da elde edilmiş bir imtiyazı yine iç ve dış piyasalarda fonlayan tüzel kişilikler. Proje ömrü ve verimi ile uyumlu bir vade ve getiriye razı fonları bulmak, ya da bulunmuş olan, vadesi ve getiri beklentisi verili fonlara proje bulmak Fon Yönetimi’nin başlıca uğraşı eksenini oluşturur. İmtiyazı Konsorsiyumlarca elde edilmiş proje ya da projelerin yapımına gereken kaynağı uygun bir takvimle sağlayacak olan Fonlar altyapı yatırımı üzerinde hak ya da mülkiyet tesis ederler. Fon yönetimleri gerçekleşmiş yatırımları işletmeci firmalara işlettirerek, yatırımın net gelirlerinden fon ortaklarına temettü dağıtırlar. Fon hisseleri menkul kıymet borsalarında işlem görür ve fon hisselerini portföylerinde tutan bireysel ya da kurumsal yatırımcılar uzun vadeli bir işe münhasır fonlarının likiditesini dahi nispeten sağlamış olurlar.
 
Kurumsal Yatırımcılar
Kimi zaman yardımlaşma sandığı, kimi zaman emeklilik fonları, kimi zaman da muhtelif sigorta fonları gibi, vade perspektifi uzun yerli/yabancı fonlardır.
 
Bireysel Yatırımcılar
Gerek doğrudan Altyapı Yatırım Fonları’na birikimlerini tahsis eden gerek IPO (halka ilk arz) yoluyla ya da menkul kıymet borsalarından kapsamı belli, getirisi az çok belli işlerin mülkiyetine/imtiyazına ve gelirine hissesi nispetinde talip, vade perspektifi uzun yatırımcı bireyler.
Aktörleri böylece tanımladıktan sonra şimdi senaryomuzu da adım adım yazalım:
Yeni Politikacılar halkın bîzar olduğu konuları halka danışarak ya da araştırma yaptırarak tesbit ederler. Mesela, İstanbul halkı Boğaziçi’ni tren ile geçme ihtiyacındadır. Bu geçiş bütünleşik İstanbul raylı sisteminin bir parçası olarak düşünülmektedir.
Yatırım yapılması elzem görülen bu geçişin tüp ile mi, yeni bir köprü ile mi, eski köprülerin tadilatı veya tevsii ile mi yapılacağına ilişkin alternatifler yeni bürokratlarca ortaya getirilir ve incelemeye tabi tutulur. Burada gerekli müşavere üniversiteler, konuya vakıf firmalar dahil birçok unsur ile yapılır.
Diyelim ki, tüp geçit İstanbul Ulaşım Master Planı’nın olmazsa olmaz bir bileşeni olarak ortaya çıktı. İlgili kamu otoritesi, bu geçitle ilgili parametreleri belirler ve asgari şartları ortaya koyar. (Fiziki özellikler, kapasite, yapım süresi, imtiyaz süresi, kullanıcıya uygulanacak tüp geçiş fiyatları v.s.)
Tüp geçidi yapma ve işletme ile ilgili imtiyazın ihale edilmesine sıra gelmiştir. Her bir konsorsiyumca İdare tarafından belirlenen fiziki özellikleri ve kapasiteyi haiz tüp geçidin yapımına harcanacak yatırım bedeli ve bunun yapım takvimi, dolayısıyla harcama frekansı belirlenir. Yapım sonrasındaki işletme gelirleri ve giderlerinin farkı ve ilk yatırım bedelinin finans maliyeti gibi unsurlar yine imtiyaz süresi için hesap edilerek nakit akım tablosu oluşturulur. Ayrıca mevcut şartlar altında kendi hesaplarını inceden inceye yapan konsorsiyumlar, imtiyaz ihalesinde tüp geçitten geçecek vagon başına devletten kaç para talep edeceklerine karar verirler. İmtiyaz en uygun teklifi verene bağlanır. (Uygun bedel en ucuz bedel değildir.)
İmtiyazı alan Konsorsiyum işin büyüklüğüne göre belirli bir süre içinde, imtiyaz ihalesine girmeden evvel ön çalışmalarını yaptığı fonlama işini ciddi bir takvime bağlar ve gereken fonu iş programının gerektirdiği takvimde elde etmek üzere İstanbul Tüp geçidi Altyapı Yatırım Fonu’nu kurar ya da kurulmuş bulunan Altyapı Yatırım Fonlarına elindeki imtiyazı tanıtır ve taahhüt alır.
İstanbul Tüp geçidi Altyapı Yatırım Fonu (kurulacaksa) gerek yurtiçinden gerek yurtdışından, kurumsal ve bireysel yatırımcılara dört başı mamur bir sirküler marifetiyle gerçeğe yakın gelir ve kâr projeksiyonlarını sunarak onların paralarını Fon’un hisselerini arz ederek temin eder. SPK tarafından tanınan bu fon hisseleri IPO’nun ardından Altyapı Yatırım Fonları tahtalarında işlem görmeye başlar.
Bir diğer alternatif de altyapı yatırımlarını fonlamak maksadı ile kurulmuş bulunan Altyapı Yatırım Fonları’nın finansmanı sağlamasıdır.
İmtiyazı ve ardından da fon ya da fonlar üzerinden finansmanı sağlayan Konsorsiyum tüp geçidi en seri, en fenni ve en uygun maliyetle yapar, bitirir ve işletmeye açar. Konsorsiyum inisiyatifinde kurulmuş ya da mevcut fonların yönetimleri, işi Konsorsiyum’dan teslim alır ve işletimini ihale eder. Gerekli sigortaları da yaptırarak bundan sonraki nakit akışlarının yönetimini yapmaya başlar.
Şartlarda umulanın dışında gelişmeler olması halinde, devlete imtiyaz karşılığı yapılacak ödemelerin ya da alınacak sübvansiyonun gözden geçirilmesi SPK ya da mutabık kalınan bir merciin hakemliğinde ya da uluslararası tahkimle gerçekleştirilir.
Bütün bunların sonucunda neler elde edilir?
Eski politikacıların ve işbirlikçilerinin yaptığı gibi küp doldurmak, ancak bunu yaparken yakayı ele vermemek için hangi yatırımı yapayım sorusuna kafa yormak eylemi kısmen tarihe karışır ya da küçük işlere hapsolur.
Yapımı ve işletilmesi ile uğraşmaksızın, sorumlu olduğu insanlara (halka) organizasyonun gücü ile hangi hizmetleri vereyim çabasında olan yeni politikacılar, yeni bürokratlar, mantıklı ve gerekli yatırımlar, namuslu şerefli müteahhitler kazanılır.
Kaynak savurup milletin geleceğini tehlikeye atan değil, fon yönetimlerince finanse edilmeye müstehak projeleri bulup çıkaran ya da özel teşebbüsçe kendilerine önerilen makul projelerin önünü hızla açan politikacıların iktisadi büyüme ve kalkınmanın muharrikleri olduğu bir ülkemiz olur.
Mevcut kaynaklarımız gerek kamunun gerek özel sektörün (evet özel sektörün) elinde bölük pörçük heba olmaktan kurtulur. Böylece özel sektörce üretilmiş na-tamam konutlar, hayalet plazalar, modeli geçmiş atıl makine parkları, yeni kurulan demode tesisler zamanına da son verilmiş olunur.
Fon hisselerinin borsada işlem görmesinden ötürü döviz-faiz sarkacına insanlarımız mahkum olmamış olurlar. Uzun vade perspektifli fon sahibi kurumlarımız da yeni bir yatırım alternatifine kavuşur.
Yatırımlar daha ekonomik ve daha hızlı yapılır, eskiden bir işte yenilip yutulan belirli bir kaynaktan birkaç post çıkar, yani başka işleri yapmaya da paramız kalır.
Yatırımların hızla devreye girmesi, piyasanın canlanması üssel bir etki ile memleket ekonomisinin hızla inkişafına yol açar.
Organizasyon virtüözü haline dönüşen şerefli yeni müteahhitlerimiz Türkiye sınırlarını da aşarak arzın her yerine adım atarlar.
Dış politikamız daha rahat icra edilir, gerek ABD gerek AB karşısında veresiye satan yerine peşin satan tüccar edası ile müzakere etme lüksü yakalanır.
Bu işin getireceği bir sorun ise yokluğu paylaşmayı bilen ülkemizde varlığı paylaşma ve yardımlaşma kültürünün nasıl üretileceği olur.
Son bir uyarı: Bir sistem çerçevesi ve mantığı ile ele alınmadıkça Türkiye’de Altyapı Yatırım Fonları gibi bazı meselelerin çözümüne katkı sağlayacak lokal çözümlemelerden müteşekkil çözümler deryasının mevcut durumdan daha iyi bir duruma ülkeyi götüreceğine ilişkin bir garanti yoktur. Çözümler külli bir yaklaşımın bir parçası oldukları taktirde garantili sonuç verirler.

Paylaş Tavsiye Et