Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2005) > Film
Film
Votka Limon
Yönetmen: Hiner Saleem
Oyuncular: Romen Avinian, Lala Sarkissian,
İvan Franek, Ruzan Mesropyan
Yapım: Ermenistan, 2003, 88 dk.
Hamo altmış yaşlarında, alkolik oğlu ve güzel torunuyla yaşayan bir Yezidi Kürt’üdür. Oğullarından biri Erivan’da diğeri ise Fransa’da yaşamaktadır. Emekli maaşı on doları aşmayan adam, geçimini sağlamak için kendine ait bütün eşyaları birer birer satmaktadır. Hamo, sahip olduğu gardırobundan üniformasına kadar sattığı tüm eşyalarından elde ettiği parayla geçinmeye çalışırken, Paris’teki oğlundan da para beklemektedir. Çaresizliğini ve yalnızlığını paylaşacağı tek yer, ölmüş karısı Gülistan’ın mezarıdır. Filmin diğer öyküsü ise ayakta durmaya çalışan başka bir insanı, bir kadını anlatıyor. Nina, kocasını Dağlık Karabağ’daki savaşta kaybetmiş ellili yaşlarda bir kadındır. Geçimini otobandaki kamyon sürücülerine limonlu votka satarak sağlar. Nina’nın kariyer edinememiş piyano virtüözü olan bir kızı vardır. Güzel Nina ile Hamo, rutin olarak ziyaret ettikleri mezarlıkta ölmüş eşlerine çaresizliklerini anlatırken birbirlerini fark ederler. Ve benzer kaderlere sahip bu iki insan arasında oluşan şey, incelikli bir aşka dönüşür.
Votka Limon, SSCB yıkıldıktan sonra deprem darbesi görmüş olan Ermenistan’ın ücra bir köyündeki bir grup Kürt ve Ermeni tarafından anlatılıyor. Filmde, ülkenin geçirmiş olduğu zorlukların ardından oluşan çaresizlik konu ediliyor. Sefalet ortamı, yaşlıları olduklarından daha çaresiz, gençleri ise işsiz bırakmıştır. Film, bu denli yıkıcı atmosferi, uygun bir mizahi dille anlatabiliyor. Film bir yanıyla, siyasal polemiklerle anılan Ermenistan’ı “Tombe La Neige - Kar Yağıyor” şarkısını söyleyen otobüs şoförü ile anlatırken, diğer yanıyla da Kafkas kışının karlarının altında kalmış köyün romantizminden arınarak yaşanmış bir gerçekliğe vurgu yapıyor.
Votka Limon ile katıldığı bir çok festivalden ödülle dönen yönetmen Hiner Saleem, filminin öyküsüne taşıdığı politik ve duygusal atmosferi, teknik anlamda da ışık ve perspektifin doğru kullanımıyla tamamlıyor. Resim alanında bilgi sahibi olan yönetmen, Votka Limon’da yakaladığı hümanist tavrı tablovarî görüntülerle sunuyor.
Votka Limon, yaşamlarını sürdürebilmek için sahip oldukları her şeyi satma noktasına gelen ve yaşadıkları yerden vazgeçmeyi göze alan insanların hikâyesi. Hamo ve Nina, tüm olumsuzluklara ve karın soğuğuna rağmen inatla hayatlarında onları ısıtacak şeyi ararlar. Erivan’ın zorlayıcı hayat koşulları, fantastik sahneler ile yumuşatılmaya çalışılır. Kurulan fantazya, yaşanırken ötelenmeye çalışılan gerçekliği unutturmaya hizmet için vardır sanki. Açlık, soğuk, savaş ve karlar engelleyici de olsa, gerçeklik ayaklarımızı hep yere de bastırsa, insan karlı bir yol üzerinde piyano çalarak kendiliğinden yol alabilir; üstelik tek kişilik sandalyeye iki kişi sığışarak da olsa. / Esra Bulut

Tavsiye Et
Allah Çocukları Sever / God Loves The Storks VCD
Tür: Çizgi Dizi
Yapım: Türkiye, Nakkaş Yapım, 2005
Türkiye’de uzun bir süre kendini hissettiren, çocuklara yönelik eğitici çizgi film eksikliği, art arda gelen çalışmalarla gideriliyor gibi. Üstelik, çizgi filmin gerek duyduğu maliyet ve emeğin büyüklüğü ortadayken, nitelikte de gözle görülür bir ilerleme söz konusu. Daha önce Muallim Çocuk adlı eğitici CD-Rom ile ilk yerli çizgi kahramanları üreten Masalya, bu kez, ana teması kıskançlık olan “Allah Çocukları Sever” adlı çizgi diziyi piyasaya sürdü. 7 VCD’lik çizgi dizinin konusu kısaca şöyle:
Yemyeşil huzurlu bir köyde her sene düzenlenen ödüllü uçurtma yarışmalarından birinde, hilesi anlaşılan Seyit, ödül olarak verilen Baklagül adlı tavuğu kazanamaz. Kıskançlıkla her yaz köye gelen leyleklerden birine sahip olmak ister. Bu arada köye gelen avcılar da leyleklerin peşindedir. Öte yandan liderlik için isyan eden Serdar adlı kıskanç leylek nedeniyle tüm leylekler yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Leylekleri kurtarmak isteyen liderleri ile Serdar arasında da amansız bir mücadele yaşanacaktır.
Son olarak, eserin İngilizce adı ile Türkçesi arasındaki farklılığa göz yuman çocukların teşekküre ilaveten bir temennisini aktaralım: “Çizgi film çok güzel; ama bir de hareketli olsa…” / M. Mücahit Küçükyılmaz (İrtibat: 0212 638 13 13, www.azimdagitim.com)

Tavsiye Et
Kaplumbağalar da Uçar /Turtles Can Fly
Yönetmen-Senarist: Bahman Ghobadi
Görüntü Yönetmeni: Shahram Assadi
Oyuncular: Soran Ebrahim, Avaz Latif, Saddam Hossein Feysal, Hiresh Feysal Rahman, Abdol Rahman Karim
Müzik: Hossein Alizadeh
Yapım: Fransa, 2004, 98 dk.
Irak Türkiye sınırında geçen hikâye, Amerika’nın Irak’ı işgali öncesi sınırda bulunan Kürtlerin hayatını mercek altına alıyor. Bir yanda Saddam’dan muzdarip, yokluk ve sefalet içinde yaşayan yetişkinler, bir yanda her şart altında oyun oynama yetisine sahip çocuklar. Bu noktada filmin hikâyesi çocukları merkeze alıyor ve oyun oynayan çocuklar ile oynamaya fırsatı olmayan çocukları terazinin iki kefesine yerleştiriyor.
Uydu lakaplı çocuk kahramanımız köy köy dolaşmakta, evlerin antenlerini ayarlayarak insanların televizyon izleme ihtiyacını(!) karşılamaktadır. Bu uğraşı, köydeki çocukların yaverliğinde gerçekleştiren kahramanımız bir gün bir kız görür ve ondan etkilenir. Bu aşamada film, kızın hikâyesine kayar ve çocuklar üzerinden çarpıcı gözlemlerle izleyiciyi sarsmaya başlar. Hatta çocukları merkeze aldığı için oyun-gerçek ikiliğini bir anlatım aracı olarak kullanır ve sarsıcılığa farklı bir boyut katar. Bu çerçevede göl, kırmızı balık, kahin çocuk gibi metaforlar da anlatımda kendilerine görsel bir çerçeve edinmiştir.
Sinema ‘gerçek’ten yola çıkarak anlatı kuran bir sanat dalı. Gerçek artık farklı bir gerçekliğe yol almalı ki, sanat işlevi yerine gelmiş olsun. Bu filmde ister istemez gerçeğin kendi dışına çıkamadığını, farklı bir boyuta gelemediğini, bu yüzden de duygulara yönelik bir ajitasyonun kapıda beklediğini, kısacası gerçek’ten yola çıkan sinemanın ikinci aşamasında, gerçeğin ardındaki gerçeğe ulaşmanın pek de becerilemediğini gözlemliyoruz. Bu durumda film, gerçeğin doğal, ‘kendinde’ haline şahit olabilecekken; onun içinde kendine bir nevi çeper örüyor ve duygularda kalmayı tercih eden bir yapıyı yeğlemiş oluyor.
Her şeye karşın bu filmin, günümüzde modern çerçevede başka hayatlara karşı varolan duyarsızlığı kırmaya yönelik ciddi bir çabası olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu çabaya kulak tıkamanın yersizliğini vurgulamaya gerek yok.
Sarhoş Atlar Zamanı’ndan hatırlayacağımız yönetmenin bu filmi, bizce izlenebilir filmler listesinde yerini alıyor. / Murat Pay

Tavsiye Et