Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2005) > Eleştiriyorum > EleştiriYORUM / Mayıs 2005
Eleştiriyorum
EleştiriYORUM / Mayıs 2005
Merhaba,
Sizin aracılığınızla buradan yetkililere (her kimse?) seslenmek istiyorum. Sayın yetkili! Yeni bir kampanya daha başlatmışsınız: “Baba beni okula gönder”. Amacınız okula gidemeyen kızları okutmakmış. Tebrikler… Yani bu kadar olur. Sanki okula gidenleri okuttunuz da, gitmeyenleri kaldı. Evet, başörtüsünden bahsediyorum. Eğer samimiyseniz başörtüsü yasağı gibi saçma sapan işlere kalkışmaz ve bin bir badire atlatarak üniversiteye kadar gelmiş genç kızları kapıdan geri çevirmezdiniz. Yazıklar olsun…
Sema Ceyhun / Ankara 
 
Merhaba,
Ülkede, özellikle İstanbul’da insan hayatı çok ucuzladı. Güvenlik paranoyasına kapı aralamak istemiyorum ama İstanbul’un sur içi diye tabir edilen kesiminde hırsızın girmediği ev; tehdit, taciz ya da gaspın yaşanmadığı sokak kalmadı neredeyse. Fakat insanı en yaralayan şey, basının salvolarından sonra duruma el atan ancak uyanamayan yetkililerin, hâlâ güvenlik zirvesi bilmem ne toplantıları altında bürokratik numaralar çekmeleridir. Halkın sıkıntıları, bilhassa güvenlik ve özgürlük konusundakiler, komisyonlar kurularak çözülmez. Düğümü İskender kılıcıyla çözmezseniz; ya o kılıç sizi de günün birinde keser ya da siz de düğüm olur gidersiniz. Çıktığı televizyon programında önüne konan endişe verici asayiş istatistiklerini sırıtarak karşılayan sorumlu bakanı protesto ediyorum. Üstelik sunucu, bu bilgilerin kendisine bağlı Emniyet Müdürlüğü’nden alındığını söylediğinde de, bakanın tavrı değişmedi. Hâlâ bakıyordu yani. Sayın başbakan, başta siz, lütfen bakmayın ve lütfen İstanbul’dan bu kadar uzaklaşmayın!
Hatice Güngör / Fatih-İstanbul
 
Kıymetli Anlayış Ailesi,
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin’in mahkemenin kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada türbana yönelik tavrının, özellikle başörtüsü taktıkları için okuyamayan veya başlarını açarak okula girmek zorunda kalan kızlarımızın, sonra da artık bu meselenin çözüme kavuşturulmasını bekleyen halkımızın umudunu iyice kırdığını görüyoruz. Bu mektubu yazma sebebim Mustafa Bumin’e çatmak değil. Zira, görev süresi uzatılmadığı için Türkiye’de her zaman birilerinin prim vereceği, hükümeti ve sonrasında hükümete oy veren halkı yıpratacak böyle bir konuyu kaşıması kendisi açısından çok rasyoneldir. Ancak, tabiri caizse, bu konuşmanın üzerine atlayan, kraldan çok kralcı kesilen yazar-çizer takımının tavrını anlamak mümkün değil. Hepsini alenen kınıyorum.
Ahmet Refik Candan / İstanbul
 
Son dönemde “halkın kendiliğinden milliyetçi tepkisi” olarak yansıtılan bir dizi endişe verici olay yaşandı. Ortak değerlerimize ve hassasiyetlerimize sahip çıkmak tabiidir. Ama “bayrağa saygı” görüntüsü altında insanları galeyana getirip şovenist saldırılara alet etmek en az diğer provokasyonlar kadar tehlikelidir. Gücümüz, farklı etnik aidiyetlere sahip toplulukları sevinçte ve kederde ortak bir millet haline getirebilmemizden geçiyor. Şimdiye kadar toplumda, etle tırnak gibi iç içe geçmiş insanlarımız arasında etnik temelli çatışma yaşanmamış olması bize ilahî bir lütuftur. Kıymetini bilelim. Ulus-devlet olma sürecinde sömürgecilerin tezgahına gelerek çok büyük kayıplara uğradık. Bizim mana ve değer sistemimizde karşılığı olmayan hususlar yüzünden parça parça olduk, büyük kayıplara uğradık. 1000 yıl birbiriyle boğazlaşmış olmalarına rağmen Avrupa ulusları bir araya gelmeye çalışırken bizim habire daha küçük parçalara ayrışmamız akla ve vicdana sığar mı? Aynı hatayı tekrarlamak kaderimiz olmamalı. Selamlar.
İhsan Özden-Elazığ

Paylaş Tavsiye Et