Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2005) > Kitap
Kitap
Küresel Güçler
Kolektif
Yayına Hazırlayan: Fatma Sel Turhan
İstanbul: Küre Yayınları, 2005
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve İslam Dünyası; beş büyük, küresel güç. Kimi dünya siyasetini kısa ve uzun vadeli çıkarları doğrultusunda biçimlendirme, kimi küresel bir aktör olma arayışında. Önümüzdeki dönemlerde dünya, bu güçlerin çekişmesi neticesinde biçimlenecek, bunlar arasındaki ilişkinin seyri çerçevesinde dünya siyaseti çehresini değiştirecek. Dolayısıyla, bu beş gücü doğru tahlil etmek dünyanın gidişatına ilişkin doğru çözümlemeler yapmak anlamına geliyor.
Mustafa Özel’in sunuş yazısında ifade ettiği gibi kitap, “beş küresel gücün potansiyel ve stratejilerine ışık tutuyor: ABD, AB, Rusya, Çin ve İslam Dünyası. Bunların ilk dördü somut ve insicamlı siyasî varlıklar; beşincisi ise gevşek bir konfederasyon. Elli kadar devletin muhtelif alanlardaki işbirliğinden oluşan potansiyel bir güç.” Kitapta Ebru Afat, Fahrettin Altun, Ömer Bolat, Fred R. Dallmayr, Richard Falk, İhsan Fazlıoğlu, Orhan Gazigil, Metin Gençkol, İbrahim Zeyd Gerçik, Ahmet Tayanç Gündüz, Lokman Gündüz, Vügar İmanov, İhsan Kabil, Gazi Kara, Ekrem Karakoç, M. Akif Kayapınar, Haşim Koç, Z. Tuba Kor, Talha Köse, Hasan Kösebalaban, M. Mücahit Küçükyılmaz, Ahmet Okumuş, Mesut Özcan, Sevinç Alkan Özcan, Ahmet Özel, Mustafa Özel, Murat Öztuna, İbrahim Öztürk, Yunus Sönmez, Muzaffer Şenel, Hatice Boynukalın Şenkardeşler, Fatma Sel Turhan, M. İbrahim Turhan, Sadık Ünay, İsmail Yaylacı ve Adem Yılmaz gibi yazarların makaleleri yer alıyor. “Küresel Güçler”, günceli yorumlayan, tarihten beslenen ve geleceğe ışık tutan yazıları okurla buluşturuyor. / Ali Erdem

Tavsiye Et
Global Toplumda Din ve Türkiye
Ali Yaşar Sarıbay
İstanbul: Everest Yayınları, 2004
Türkiye’deki dinle ilgili çalışmaların, din sosyolojisi ya da sosyolojide din çalışmalarının yeri noktasından baktığımızda, büyük bir kısırlıkla malul olduğu görülen bir gerçektir. Durkheim’ın tahlillerinin, Grace Davie’nin Avrupa bağlamında dinin dönüşümlerini incelediği eserinin, Wuthnow’un ABD’deki dinin toplumsal etkisine yaptığı vurgunun, Berger ve Luckmann’ın dini toplumsal bir gerçeklik olarak ele alan eserlerinin Türkiye’de fazla ses getirmediği düşünüldüğünde, Ali Yaşar Sarıbay’ın eserinin gerçek değeri anlaşılmaktadır. Türkiye’deki çalışmaların daha çok betimleyici ve istatistiksel olduğunu düşündüğümüzde yazarın kitaptaki çeşitli makaleler boyunca yapmaya çalıştığı analizin alanında kendine has bir yeri olduğu görülür. Türkiye’de dini “toplumsal bir hakikat” olarak ele almanın belki de bir imkanı ve gereği toplumsal olaylarda dinin (İslam’ın) nasıl bir kolektif şuur oluşturduğunu incelemektir. Eserin başlığındaki global toplumlarda kimlik çok çeşitli kaynaklardan beslenerek oluşur ve din de bu kaynaklardan bir tanesidir. İslam dini en azından Müslüman toplumlarda bu kaynaklık özelliğini tebarüz etmekle kalmıyor; son dönemde ortaya çıkan küresel problemlerin hem İslam dünyasında, hem de Türkiye’deki akislerini tanımlamamıza ve anlamlandırmamıza yardımcı oluyor. Yazar tam da bu noktada globalleşme, ulus-devlet, postmodernizm, sivil toplum, çok partili hayat, demokrasi çeşitleri, Avrupa Birliği, insan hakları gibi başlıklara sahip yazılarıyla aslında global düzlemde her ülkenin sorunları olan konulara değiniyor. Bu konuları Türkiye özelinde bu sorunların şekillenmesinde ve çözülmesinde İslam’ın rolü nedir bakış açısıyla ele alıyor. Tahlilleri kendisinin de ifade ettiği üzere bu sorunlarda “dinin vazgeçilmezliğinin saptanmasından” ziyade bu “vazgeçilmezliğe yol açan mantığı” belirlemeye ilişkindir. Yol açıcı bir çalışma olmasını ve ülkemizde göz ardı edilmiş alanlardan birini doldurmasını umduğumuz bu eserin yeni araştırma alanları açması da beklenebilir. / Haşim Koç

Tavsiye Et
Türkiye’de Din Eğitimi
Halis Ayhan
İstanbul: Dem Yayınları, 2004
Türkiye’de ne zaman ki din, kendisine bir misyon biçilen toplumsal bir harç olarak görülmeye başlandı, resmî din eğitimi de işte o zaman gündeme geldi. Cumhuriyet, seküler bir toplum ve laik bir devlet ideali ile ortaya çıktıysa da, İslam’a olan ilgisini hiçbir zaman kaybetmedi. Ziya Gökalp’in bir şiiri bu anlayışı çok güzel özetler: “Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur / Köylü anlar manasını namazdaki duanın… / Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur, / Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın… / Ey Türk oğlu; işte senin orasıdır vatanın.” Söz konusu ilginin iki nedeni bulunmaktaydı. Birincisi, İslam’ın “pozitif unsurları”ndan yararlanmak; ikincisi İslam’ın “aşırı yorumları”nın önüne geçmek hedefleniyordu. Bu nedenle, Halis Ayhan’ın da belirttiği gibi, modern Türkiye’de “din eğitimi alanı”nda gerçekleştirilen “yapısal ve işlevsel çabalar (…) siyasî ve ideolojik” bir karakter gösterir. Bu hacimli eser, 1920-1998 yılları arasında Türkiye’de “din eğitimi”nin geçirdiği tarihsel evreleri ayrıntılarıyla ele alabilen yegâne eserlerden bir tanesi. / Mustafa Bilge 

Tavsiye Et
İslam’da Entelektüel Gelenekler
Editör: Farhad Daftary
Çev: Muhammet Şeviker
İstanbul: İnsan Yayınları, 2005
Bu kitap, İslam’ın büyük bir medeniyete dönüşüm sürecinde, Müslümanlar tarafından gerçekleştirilen entelektüel üretimlerin rolünün ne olduğunu tespit etmek amacıyla 14-20 Ağustos 1994 tarihleri arasında Cambridge Üniversitesi’nde düzenlenen bir seminerden hareketle gündeme gelmiştir. Kitapta, Aziz Esmail’in giriş yazısının ardından, Hugh Kennedy’nin “İslam’ın Dört Asrında Entelektüel Hayat”, Oliver Leeman’ın “Bilimsel ve Felsefî Araştırma”, Muhsi Mehdî’nin “İslâm’da Aklî Gelenek”, Norman Calder’ın “İslâmî Ortodoksinin Sınırları”, Farhad Daftary’nin “İsmailîler Arasında Entelektüel Hayat”, Alice C. Hunsberger’ın “Nâsır Hüsrev: Fâtımî Entelektüel”, Annemarie Schimmel’in “Tasavvufta Akıl ve Mistik Tecrübe”, John Cooper’ın “Safevî İran’ının Dinî Entelektüel Ortamı Üzerine Bazı Mütalâalar”, Abdülaziz Sachedina’nın “Kadın Erkeğin Yarısı mı? İslam Hukukunda Erkek Epistemolojisi Krizi”, Muhammed Arkoun’un “Gelenek ve Küreselleşme Arasında Günümüz İslam’ı” başlıklı makaleleri yer alıyor. / Ali Erdem

Tavsiye Et
Çocuğun Miracı
Kâmil Eşfak Berki
İstanbul: İz Yayıncılık, 2004
Çocuğun Miracı aynı zamanda eczacı olan şair Kâmil Eşfak Berki’nin Ayışığı ve Kervan’dan on beş yıl sonra çıkardığı ikinci kitabı. İnce bir zevkin ürünü olduğu belli olan kapakta Çocuğun Miracı başlığı dikey kullanılarak miracın anlamıyla örtüşme sağlanmış. Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2004 yılında şiir dalında ödüle layık görülen eserde yer alan şiirler aynı zamanda Yedi İklim, İpek Dili, Kayıtlar, Hece ve Kaşgar dergilerinde de yayınlanmış. Çocuğun Miracı ve Canlandırmalar olmak üzere iki bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde on sekiz, ikinci bölümünde dört şiir bulunuyor. Şair, pek yabancısı olmadığımız toplum, aile, birey ve uygarlık sorunlarını ve bazen de doğa güzelliklerini, birbirinden ilginç imgelerle dile getiriyor: “Kıştı, herkesin içinde bir çorba duygusu / Yine de herkes tehlikelere koşuyordu / Arttıkça paranın gürültüleri / Çok eski mağarada çok eski sessizlik / Erdem un ufaktı Güzellik kaçardı / Limanda dev yaratıklar: liman vinç içinde / Bir işsiz denizi sıyırıyordu / Yeni yürümüş bir çocuk sevinç içinde/ Yeni yürümüş bir çocuk çığırıyordu”.
Berki’nin şiiri, okuyucuyu bulunduğu yerden alıp, sımsıcak duygularla sarıyor ve kendi miracına davet ediyor. Kitapta yer alan şiirlerin işlediği genel konular arasında, başta İstanbul olmak üzere şehir (Bu Yeni Galata Köprüsü Anlamıyor, Üsküdar, Mostar Köprüsü’ne Ağıt), çocuk, insanlık halleri dikkati çekiyor. Şair, duyarlı ve içten üslubuyla şiirin bahçesinde daldan dala konarken; ‘Siyah Yeleli Barış Manço’ya ve Onun Siyah Yeleli Gitaristinin Ağlayışına Gazel’  yazmayı da ihmal etmiyor: ‘Gitarist o gece nasıl ağlıyordu / O sevmek o bağ o yeğni dağ / Eşfak! Senin tadın ürpermektir / Barış söyler Barış kara yerde toz / Eşfak Gün gelir öteki gün gelir / Barış kalkar Barış çın seherde horoz / Adın Bahadır’dı değil mi kardeşim / Şık ağladın sağol’. / Birsen Küçükyılmaz

Tavsiye Et
Sur Kenti Hikayeleri
Ali Ayçil
İstanbul: Şûle Yayınları, 2005
Sur Kenti Hikayeleri şair-yazar Ali Ayçil’in iki şiir (Arasta’nın Son Çırağı, Naz Bitti) ve bir deneme (Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları) kitabından sonra çıkardığı dördüncü eseri. Yirmi öyküden oluşan kitabı, Dilber Makbule’nin ağzından; “bir üzüm salkımı halinde” birbirine bağlı olarak düşünmemizi öğütleyen önsöz, okuyucuyu hikâyelere hazırlayan bir kapı niteliğinde. Sonrasında başta İbn Battuta ve Dilber Makbule olmak üzere kahramanlar öyküleri anlatıyor; Ayçil kaleme alıyor: Sihirbaz Seyfettin’in Son Sihri, Kahkahalar Arasında Ölen Attar, Mecnun Nurettin’in Avuç İçi, Hikayeci Tahir’in Kesik Dili, Düşlenmiş Kentin Son Görüntüsü. Burada, bize ait olan tarihi oryantalist bir bakış açısıyla yorumlayan ve Batılı’ya hitap eder tarzda onu romana malzeme eden Orhan Pamuk ile Ayçil arasında bir mukayese yapmak yerinde olur. Pamuk’un tersine Ayçil’de, daha yerli ve bizden bir bakış açısı bulunuyor. Yazar, kitapta bahsi geçen sur kentini, Tancalı Seyyah İbn Battuta’nın tarifiyle; “Kasvet, hatıra, ölüm! Kent ilk ikisinin üzerine oturmuş, üçüncüsünün gelmesini bekliyordu” diye niteliyor ve ekliyor; “Heyecanını yitirmiş her kent hatıralarıyla avunurdu; hatıralarını çoğaltır, onları biçimsizleştirir, yeniden üretir, bir yerden sonra kendisini hatıralarından ayırt edemez olurdu. Kendisine kendisini anlatan ve kendisinden kendisini dinleyen kentlerdi bunlar. Hepsinin sonu kaçınılmazdı: Hatıraları tarafından hatırlanmak”. / Birsen Küçükyılmaz

Tavsiye Et