Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (February 2005) > Dünya Siyaset > Filistin seçimlerinin ardından
Dünya Siyaset
Filistin seçimlerinin ardından
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
9 OCAK 2005’te yapılan Filistin başkanlık seçimleri, Filistin halkının siyasî bilincinin boyutlarını göstermesi açısından önem taşıyor. Bölgeye demokrasi getirme adına yola çıkan, ancak bunun gerçekleşmesinin önüne geçmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan büyük güçlerin çabalarına rağmen, Filistinliler demokrasinin gereklerini yerine getirdi. Böylece on yıllardır baskıcı rejimlerin boyunduruğu altında kalmış olan Orta Doğu bölgesindeki Filistin halkı, son zamanlarda sıkça tartışılan, “Arap dünyasında demokrasi mümkün mü?” sorusunu da bir bakıma cevaplamış bulunuyor.
Yedi adayın yarıştığı Filistin tarihindeki bu ikinci devlet başkanlığı seçimlerini, %62,2 oy oranıyla Ebu Mazen lâkaplı eski Başbakan Mahmud Abbas kazandı. Oslo Barış Görüşmeleri’nin mimarı olarak da bilinen Abbas, 25 yıl önce Yahudilerin uğradığı Holokost’u küçümseyen bir bakışla kaleme aldığı doktora tezi sonrası, Yahudi çevrelerden büyük tepki almasına rağmen, son seçimde ABD, İsrail ve Arap aleminden destek gördü. İşte bu yönüyle seçim sonuçları tüm dünyanın beklentilerini de karşılamış oldu.
Filistin ilk kez 1996’da devlet başkanlığı seçimi için sandık başına gitmişti. Yazar Mustafa es-Savvaf, ilk başkanlık seçimleriyle 9 Ocak seçimlerini şöyle mukayese ediyor: “Birinci seçimlerde Fetih Hareketi’nin adayı Yaser Arafat’tı, ikincisinde ise Abbas; bu iki şahsiyet arasında önemli farklar bulunuyor. Ebu Ammar’ın Filistin tarihinde özel bir yeri vardı ve o, Filistin halkının sembolüydü. Bu durum, ikinciye oranla birinci seçimde halkın sandığa olan yoğun ilgisini de açıklıyor. Nitekim ilk seçimlerde katılım oranı %86’yı buldu. Oysa bu seçimlerde oy kullanma hakkı olanlar içerisinde bu oran %43’lerde kaldı!
Yine Arafat’ın aday olduğu seçimler Filistin halkının tarihinde gerçekleşen ilk seçim olması hasebiyle ayrı bir tada ve öneme sahipti. Bununla beraber ikinci seçimlerin birincisine göre daha nezih olduğu açık. Abbas’ın %62’lik oy oranına karşılık Arafat’ın %87’yi aşması da bunun bir kanıtı. Daha düşük oy oranıyla Abbas, kendi lehine olmak üzere ikinci seçimlerdeki demokrasi vurgusunu pekiştiriyor.”
 
Gönüller Hamas’tan, Oylar Abbas’tan Yana!
Mahmud Abbas’ı Arafat’tan ayıran diğer bir önemli özellik, onun, Arafat’ın yüksek sesle dile getiremediği düşünceleri seslendirmesi. Abbas gerçekten de seçim öncesi yaptığı açıklamalarda planlarını ve düşüncelerini ortaya koydu; karar verme ve seçme sorumluluğunu da böylece Filistinli seçmenin omzuna yükledi. El-Ahram gazetesine göre seçim sonuçları, halkın Ebu Mazen’in fikirlerini tamamen benimsediğini, silahlı intifadanın bitirilmesi ve Filistin halkının haklarının iadesi için yalnızca barış müzakerelerini çözüm olarak gören düşüncelerini tasvip ettiğini gösteriyor.
Ancak El-Hayat’tan Abdulvehhab Bedirhan, sandık başına giderek Abbas’ın lehine oy kullananlardan bir çoğunun az ya da çok Hamas’a yakın bir duruş sergilediğini vurguluyor. Filistin halkının, bu seçimlerin işgali sona erdirmeyeceğinin de farkında olduğunu söyleyen Bedirhan, “Ancak umut etmek onların da hakkı. Şu anda bu halk, kim olursa olsun, gerçek bir liderin varlığına ihtiyaç duymaktadır. Onlar şimdilik Hamas’ın sunduğu belirsiz çözümlerin peşinden gitmek gibi bir niyet taşımıyor” diyor.
Ancak madalyonun öbür yüzünde, Filistin seçimlerindeki birtakım aksaklıklar görünüyor. Bunların en dikkat çekeni, Merkezî Seçim Bürosu’nun, seçim kanunlarına aykırı olmasına rağmen, oy kullanma süresini çeşitli gerekçelerle iki saat uzatması oldu. Yine seçmen listelerinde adları bulunmayan bazı kişilerin yalnızca nüfus cüzdanlarını ibraz ederek oy kullanması kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Buna ilaveten, seçim merkezlerinin içinde ve dışında her ne şekilde olursa olsun seçim propagandası yapılması yasakken, Abbas’ı destekleyen gruplar sandık başındaki vatandaşları açıkça Abbas’a oy vermeye çağırdı. Ayrıca Abbas yandaşları Nablus kentindeki camilerden, hoparlörlerle halktan oy istedi. Yine İsrail’in engellemeleri yüzünden Kudüs’te yaklaşık yüz bin kişi oy kullanamadı; şehir ve köyler arasındaki kontrol noktalarının artırılması gidiş gelişleri zorlaştırdı.
 
İsrail Memnun!
İsrail’de yaşayan yorumcu, gözlemci ve politikacıların çoğunluğu ise başkanlık seçimlerini Abbas’ın kazanmasını, Filistin halkının barışı seçtiği şeklinde yorumladı. Ha’aretz gazetesi yazarları Amram Mitzna ve Akifa ed-Dar, artık İsrail Hükümeti’nin Arafat döneminin sona erdiğini belli etmesi ve yeni devlet başkanına kendini ve projelerini ispatlama fırsatı vermesi gerektiğini vurguladı. Ed-Dar’a göre, “Eğer Abbas, Arafat’ın başarısız olduğu konulara bir çözüm sunabilirse, artık İsrail kendisine verilen ‘Orta Doğu’nun tek demokrasisi’ unvanını kaybedecektir.”
Günlerdir kitle iletişim araçlarında yer alan bu ve benzeri demeçlerin, ilk bakışta İsrail tarafının şimdiye dek Filistin halkı ve yönetimine karşı takındığı düşmanca tutumdan vazgeçtiği, Filistin’deki kentlerin yönetimini kademeli olarak Filistin Yönetimi’ne devretmeyi düşündüğü söylentilerine doğruluk kazandırması beklenebilir. Ancak seçimler sonrası Gazze’de meydana gelen ve beş İsrailli askerin ölümüyle sonuçlanan Hamas operasyonu sonrası İsrail’in yaptığı açıklamalar, bölgede barış umudunun henüz çok uzaklarda olduğunu gösterdi.
 
Değişen Bir Şey Yok!
Abdulbari Atwan, el-Quds el-Arabi gazetesindeki köşesinde bakın yaşananları nasıl değerlendiriyor: “Bugün Filistinliler demokrasi uykusundan uyanmaya başladı. Bir baktılar ki, içinde bulundukları durum hiç değişmedi. Bahsedilen sürprizler de gerçekleşmedi. İşgal yine aynı işgal, katliam yine aynı katliam, engeller yine aynı engeller. Bizlerin göz önünde bulundurması gereken bir takım hususlar var: Mahmud Abbas, Filistin halkının yalnızca üçte birini temsil etmektedir ve bu halkın en az üçte ikisinden temsil edilme yetkisi almamıştır. Bu üçte ikiyle kastettiğim dış ülkelerde ve kamplarda yaşayan Filistinlilerdir.
Filistin halkı Abbas’ı devlet başkanı seçerek büyük bir pragmatizm ve zeka örneği sergilemiştir. Bu halk, Washington’un Abbas’ı istediğini idrak etmiş ve Şaron’un da Ebu Mazen’i tercih ettiğini anlamıştır.
Halkımızın ABD’lilere, İsraillilere ve Arap ülkelerine gönderdiği mesaj açıktır: ‘Sizler Abbas’ı seçilmiş liderimiz olarak görmek istiyorsunuz. Biz ise size onu, nezih ve hiçbir hile karıştırılmamış biçimde seçerek sunuyoruz. Şimdi siz, onun ve bizim hakkımızda ne yapmayı planlıyorsunuz?’ Farklı bir ifadeyle, Filistin halkı gerçek barışa ulaşmak için önceden öne sürülen mazeretleri birer birer çürütmüştür.
Abbas’a karşı kişisel hiçbir husumetimiz olamaz. Ancak ona karşı ABD’lilerin sevgisi, seçildiğinde İsraillilerin gösterdiği coşku, ellerimizi yüreğimizin üzerine koyup ulusal vazgeçilmezlerimiz hakkında endişe etmemize yol açıyor. Zira biz tecrübeler yoluyla İsrail ve ABD’lilerin, bu vazgeçilmezlerde ısrar eden ve onlardan taviz vermeye yanaşmayan bir lidere asla muhabbet duymayacaklarını kesin olarak biliyoruz.”

Paylaş Tavsiye Et