Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2004) > Dünya Siyaset > Filistin kan kaybediyor
Dünya Siyaset
Filistin kan kaybediyor
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
FİLİSTİN’İN Gazze şehrinde şiddet içeren gösteriler, ateşlenen silahlar… Filistin Emniyet Müdürü General Gazi el-Cibali ile başlayan bir dizi kaçırma olayına, bir şekilde yolları el-Fetih Hareketi’yle kesişen silahlı kişilerin karışması ve yönetime bağlı bazı kuruluşların yakılması şeklinde gelişen olaylar…
Yaser Arafat liderliğindeki Filistin yönetimi parçalanıyor mu? Kimine göre yönetimin yapı taşları art arda düşmeye başladı. Tamamen yıkılması ise an meselesi. Bu kesime göre yaşanan olaylar iç savaşın ayak sesleri. Kimine göre ise kolayca üstesinden gelinecek ufak çaplı bir iç kargaşa. Ancak olayların ve tepkilerin odağında hep bir isim var: Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat.
Neydi Arafat’ı destekleyen çoğunluğu, kendisine sırtını dönmeye iten ve eş-Şark el-Awsat gazetesi yazarı Abdurrahman Râşid’i pek de benzeri görülmemiş bir şekilde şu satırları yazmaya iten nedenler? “Aslında bizler uzun zamandır Filistin konusundaki sorunun nedenini bilmekteyiz. Bu sorun ne Cibali’dir, ne Musa Arafat’tır, ne de Güvenlik Birimi başkanları ve de bakanlar... Arap siyaset etiği önemli konularda hiç kimseye gerçeği söyleme izni vermez. Filistinlilerin sorunu en baştan itibaren hep liderlerinde düğümlendi.”
 
Devrimler Kendi Çocuklarını Yer
Yakın bir tarihe kadar tüm dünyanın sahiplendiği, henüz üzerinden bir yıl dahi geçmeyen Mahmud Abbas (Ebu Mazin) hükümetinin istifasıyla sonuçlanan süreçte, hem halkının çoğunluğunu, hem de Arap basın camiasındaki yazarların yoğun desteğini arkasına alan ve Ramallah’taki karargahında kendinden emin bir şekilde güven tazeleyen Arafat’ı birden bire uçurumun kenarına getiren gelişmelerin arkasında kim duruyordu? Filistin sokaklarına egemen olan bu kargaşanın sorumlusu kimdi? Yönetime kızgın topluluklar mıydı? Yoksa devrim kendi çocuklarını mı yiyordu?
El-Halic gazetesinden Sadık Avnî, Filistin yönetimini direniş hareketi konusunda iki arada bir derede kalmakla suçladığı yazısında “yönetim hem direnişle beraberdi, hem de direnişe karşıydı. ABD ve İsrail’in tuzağına düşen yönetim, direnişi terörizmle suçlamanın kapılarını araladı. Böylece kendisinden teröristlerle mücadele etmesi istendi. Ancak Arafat yönetiminin bunu siyasi olarak yapması imkansızdı. Zira direniş güçleri aracılığıyla hak mücadelesi veren Filistin halkına karşı işgal kuvvetlerinin elinde bir maşa olma görüntüsü, yönetim açısından hiç de şık bir görüntü değildi” diyor. İsrail’in izlediği politikayla hem Filistin yönetimini yıprattığını, hem de direnişi zayıflattığını belirten Avnî, Arafat’ın bugün içine düştüğü durumun en büyük müsebbibi olarak ABD’nin isteklerine ve önerilerine hiç tereddütsüz verilen olumlu cevapları gösteriyor.
 
‘Reformcu Akım’, ‘Eski Muhafızlar’a Karşı
Yönetimin çeşitli birim ve kademelerinde yer alan genç nesil subaylar Filistin idaresinin on yıllık tarihinde ilk kez yolsuzluklara savaş açma ve inisiyatifi ele alma iddiasıyla yönetime karşı ayaklanmış durumdalar. Bu olaylar aynı zamanda el-Fetih hareketinde iki akımın var olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Buna göre birinci grubun başını Yaser Arafat çekiyor ve bu akım, “eski muhafızlar” olarak anılıyor. Hareket içerisinde yer alan ve genç komutanların başını çektiği gruba ise “reformcu akım” adı veriliyor.
Filistin yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği seçimlerde her iki akımın mücadelesi iyice gün yüzüne çıktı. Bu mücadeleye hız kazandıran faktör ise geçtiğimiz haftalarda Gazze’de gerçekleşen ve reformcuların “yolsuzluklara hayır, değişime evet!” sloganı altında insanları katılmaya çağırdığı protesto gösterileri oldu.
 
Olaylarda İsrail Parmağı
Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nın, İsrail yönetiminin “duvarı inşa etmekle uluslararası hukuku çiğnediğine” hükmeden kararından kısa bir süre sonra patlak veren olayların, Filistin davasında edinilmiş bu önemli kazanımı engellemek için İsrail tarafından tezgahlanmış olabileceği şeklindeki yorumlar doğal olarak Arap basınında da yer aldı.
Nitekim Abdulbari Atwan el-Quds el-Arabi gazetesi’nde “Biz biliyoruz ki Gazze’de gruplardan bazıları İsrail’in tahrikleri ve CIA’nin desteğiyle harekete geçti. Ancak şunu da söylemek gerekir ki Arafat, bu fırsatı onların eline verdi. Evet, Filistin lideri İsrail kuşatması altında yaşıyor; ama o aynı zamanda Filistinli ulusal güçler tarafından da kuşatılmış durumda. Filistin halkı, Şaron ve ABD’nin projeleri karşısında Arafat’ın yanında durmaya hazırdır; ancak aynı halk, yolsuzluk mafyasına destek verecek ve de Filistin halkını bir iç savaşa sürükleyecek projelere sahip kişileri üst kademelere çıkaracak herhangi bir icraatın da karşısında olacaktır” diyor. Yaser Arafat’ın kaçırılan Emniyet Müdürü el-Cibali’yi azletmekle saygınlığını büyük ölçüde yitirdiğini ve itibarının kalan kısmını da Genel Güvenlik Birimi’nin başına yakını olan Musa Arafat’ı getirmekle kaybettiğini vurgulayan Atwan, General Musa Arafat’ın ez-Zahhar ve diğer Hamas liderlerinin ipini çeken kişi olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtiyor.
 
Direnişi Sona Erdirme Çabası
Olayların satır araları okunduğunda aslında yaşanan gelişmelerin çok da farklı bir boyutu olduğunu vurgulayan yazar Mustafa es-Savvaf; “Bu çevreler, el-Aksa Şehitleri Tugayı ve el-Fetih hareketine bağlı silahlı birkaç grup müstesna, aslında Filistin’deki güvensizlik ortamı ve kargaşayı gerekçe göstererek intifada ve direnişi sona erdirmeye çabalıyor. Bu iddiayı kanıtlamak için yakın geçmişe dönmek bile yeterlidir. Geçtiğimiz günlerde Yasama Meclisi, direniş yöntemlerini incelemek üzere bir komisyon kurulmasını öngördü. Bu komisyonda işgal unsuru göz ardı edilerek, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarının günahını, İsrail’e atılan füzelere yükleme yoluna gidildi” diyor.
 
Tencere Dibin Kara
Ancak görünen tabloda yolsuzluklara savaş açanlardan bir grubun yolsuzlukları yapanlardan daha temiz olmadığı da net bir şekilde ortaya çıkıyordu. Nitekim İsrail’de yayımlanan Marif gazetesi, eski Güvenlik Bakanı Muhammed Dahlan’ın olayların ardındaki gizli el olduğunu yazdı. Yine gazetede Dahlan’ın İsrail desteğine sahip olduğu ve Gazze’deki durumu kontrol altına alabileceği vurgulandı.
Öte yandan yönetim içerisinde devam eden bu mücadeleye Arap ülkelerinden ya da Filistinli taraflardan Filistin davasının uluslararası düzlemde zarar görmemesi gerekçesiyle bir arabuluculuk teklifi gelmemesi dikkat çekiciydi. Özellikle de bölgedeki her türlü anlaşmazlıkta arabuluculuk rolüne soyunan Mısır’ın bu kez olayları umursamaz görünmesi akla başka soru işaretleri getiriyordu. Nitekim el-Quds gazetesine göre, “Mısır’ın bu tavrı Arafat’ı gerekli reformları yapması konusunda sıkıştırmak için, bu ülkenin olaylarda parmağı olduğu iddialarını doğruluyordu.”
 
Kaybeden Yine Filistin
Hiç kimse Filistin yönetiminde derin çatlaklara yol açan ve direniş gruplarını etkisi altına alan bu krizin nasıl sona ereceği hakkında net bir görüşe sahip değil. Ancak görünen o ki olaylarda en çok zarar gören taraf Filistin halkı; zira mücadele eden iki grup da artık Filistin halkının güvenine sahip değil. Bunlardan biri sürekli yolsuzluk söylentileriyle çalkalanırken, diğeri ABD ve İsrail’le işbirliği yapmakla suçlanıyor. Ancak olaylar sırasında Filistin topraklarına bol bol satış yapan İsrailli silah tüccarlarının kurşunun fiyatını 7 dolara kadar artırdığı ve de İsrail lideri Ariel Şaron’un yaptığı açıklamalarda İsrail’in barış görüşmeleri yapacak bir muhatabının bulunmadığını ilan ettiği göz önüne alınırsa, bu olaylardan en fazla fayda sağlayanın kim olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Paylaş Tavsiye Et